İnsan doğduğunda, muhtaç, zayıf sadece ağlayabiliyor... Tek imdadı, anneceği sonra babacığı yani aile ocağı...
Bir şefkat kucağı...
İnsanlık, aile temelleri üzerine kurulur...
Aileyle başladı... Aileyle gelişti...
Aileyle yükseldi veya çöktü...
Toplumlardaki sancıların çoğu aile kaynaklı...
Bozulmalar, çözümler hep aile kaynaklı...
Öleyse şifalarda çarelerde aile kaynaklı olmak zorundadır...
Dünden bugüne aile müessesi neler kaybetti düşünelim...
Parçalanmalar arttı...
Boyanmalar arttı...
Facialar arttı..
Hayırsızlıklar arttı...
Aldatmalar, aldanmalar arttı...
Faziletler ise azaldı...
Fakat düşmanlıklar çoğaldı...
Sevginin yerini başka şeyler işgal eder oldu...
Neticede ailede dengeler bozuldu...
Kadın kocaya, koca kadına rakip edildi... Roller değişti...
Kimse hakkına razı değil...
Söyleyen ne güzel söylemiş...
Artık dedeler yok,nineler yom bu masalda
Ev öldü çocuklar bu nasıl operasyon...
Tekrar gül ekilsin, kişinin cenneti evdir...
Ey anne senindir bu görev, evleri sevdir
Olmalı harcı sağlam, baba evin direği
Olmalı sımsıcak gül anne evin yüreği
Bilin ki çocuk kimin döşeğinde doğarsa,
Ancak ona aittir, kalmayın başka tasa...
Nefsin bütün istekleri serbest oluyorsa
Şeytan bile hayrette kalıp mest oluyorsa
Hayret değil iklimimiz alt-üst oluyorsa
Bastırdı demek ehl-i heva denge bozuldu...
Yunusumuzda şöyle demiş...
Dövene elsiz gerek
Sövene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek...
Sen derviş olamazsın...
Tüm kötülükleri olumsuzlukları tetikleyen şeytan merkezli eğitilmemiş ıslah edilmemiş nefistir...
Çünkü nefis kötülükleri emreder...
Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuştur...
(Tebük seferi dönüşünde ashabına)
“Küçük cihaddan, büyük cihada dönüyoruz”
“Ya rabbi!Beni, göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimin eline bırakma”
Amin...