Bugünlerde insanoğlu, yine bazı tehlikelerle karşı karşıya...
Ve endişeli günler yaşamakta..
Geçtiğimiz 2019 yılının 12 Aralık tarihinden bu yana bir Korona Virüs tehlikesi insanların başını ağrıtıyor. Hem de tüm dünyada, ülkemiz dahil..
Bugünlerde Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi kentimizde de hop oturup hop kalkıyoruz. Belediye ekipleri ve Sağlık çalışanları insan sağlığını korumak adına canla başla ve gece gündüz çalışıyorlar. Allah hepsinden razı olsun, çalışmalarında kolaylık versin.
Bu Korona Virüs belası gibi, zaman zaman dünyayı kasıp kavuran adları değişik olsa da aynı korkuyu yaşatan hastalıklar var.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın çağrısı ile ilki Perşembe akşamı, sonrası Cuma ve Cumartesi akşamları saat 21.00’de evlerimizin balkonlarına veya kapı önlerine, caddelere çıkarak Doktorlarımızı, sağlık çalışanlarımızı alkışlayarak teşekkür ettik. O yorgun savaşçılara moral verdik. Tüm sağlık ekiplerine ve onlara yardımcı olanlara çok teşekkür ediyorum..
xx
2005’DE KUŞ GRİBİ VARDI!..
Bu Korona Virüs belası nedeniyle geçmişe dönük konulara baktım. Arşivimi karıştırırken notlarım geldi karşıma. Mesela Ekim 2005 yılında da bir Kuş gribi belası musallat olmuş başımıza... Türkiye dşındaki bazı ülkelerde görülen Kuş gribi göçmen kuşlar vasıtasıyla Türkiye’ye girdi diye bir haber koparıldı. Sonra Türkiye içinde bazı illerde hayvanların ölmesi görüntüleri Kuş Gribi Türkiye’de diyerek televizyonların ana haber bültenlerinde dakikalarca tekrar tekrar gösterildi. Tabi bu görüntüleri izleyenlerde olumsuz etkilenmişti.
Sonra piyasa allak bullak, alt üst oldu. Türkiye’nin birçok illerinde olduğu gibi Tarsus’ta da durum farklı değildi..
Kuş gribi yaşanan günlerde Tavuk eti satan işyerlerinin sahipleri perişan olmuştu. Çünkü satışlar adeta bıçak gibi kesilmişti.
Oysa Türkiye’nin birçok yerinde bir tehlike söz konusu değilken ve Tarsus’ta böyle bir tehlike yokken insanlar televizyonlardan, ulusal gazetelerden etkileniyor ve tavuk eti yemek istemiyordu.
Bu görüntüler, Tarsus’taki durum tüm Türkiye’deki gibi hepimizi üzmüştü..
Sonraki yıllarda değişik hastalık ve belalar insanoğlunun peşini bırakmadı.
xx
KENE BELASI!
Bundan 3-4 yıl evvel bir kene belası vardı. Bu kene belası da az çektirmedi insanoğluna..
Tıptaki adıyla Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı da insanoğlunun başına dert oldu. Keneler bu hastalık etkenlerinin geçişinde “vektör” olarak yer almakta.. Vektörler, hastalığın bulaşmasına aracılık eden bit, pire, kene ve sinek gibi canlılardı.
Çok şükür bu kene vakalarını da geride bıraktık. Hatta dün bir arkadaşım bu hastalığı sordu. “Bir ara, keneler insanı öldürüyordu ya, adı neydi” diye sordu. İnanın hatırlamadım. Yanımdaki 5 kişi de hatırlayamadı.
Yani insanoğlu başına gelen belaları kısa sürede unutuyor.
Şimdilerde biz insanoğluna musallat olan Korona Virüs belasını da inşallah kısa zamanda atlatacağız. Tabi bu arada kayıplarımız olacak. Dün itibariyle hayatını kaybeden insan sayısı dünyanın dört bir yanında 10 bini geçmişti. Ülkemizde de henüz bir elin parmakları kadar değil. Ama verdiği endişe ve korku malum..
Temennim bu belayı en kısa sürede def etmemiz.
Ancak bu Korona Virüs belası bizlere hijyeni, temizliği ve insani ilişkileri çok iyi öğretti.
İnşallah dünya yeniden sağlığına ve huzura kavuşunca bu yaşadıklarımızı ve dikkat ettiğimiz hijyen, temizlik ve ikili temaslardaki tedbirsizlikleri unutmayız.