Osman Şahin, Tarsus’ta kendisini mesleğine adamış tecrübeli bir meslek dersleri hocası.
Gönül insanı olmanın sırrına ermiş, modern zamanda bir derviş. Tarsus’ta neredeyse herkesin tanıdığı, sevdiği ve saydığı bir dava adamı.
Yakınlarda gönlünde çakan hasret şimşeğinin etkisiyle olacak yıldırım hızıyla bir umre yapıp gelmiş.
Osman Şahin hoca, mübarek topraklardaki hatıralarını kadim dostlarıyla paylaşmak üzere 23 Şubat 2024 Cuma akşamı Anadolu Gençlik Derneği Tarsus Şubesi’nin Cuma Sohbeti’nin edibi ve hatibi olarak mikrofon başındaydı.
Umre ibadetinden aldığı o tarifsiz hazzı ve lezzeti kabına sığamayan bir coşkunlukla anlattı.
Hatıralarını öyle tatlı anlattı ki dinleyenleri hem güldürdü hem heyecanlandırdı hem de ağlattı.
İşte Osman Şahin Hoca’nın Umre Hatıralarından nasibimize düşenler. Efendim bundan sonra söz Osman Hoca’da.
-Herşey bir anda oldu-
Daha bir hafta öncesine kadar bu zamanda Umre’ye gitmek aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Herşey hanımefendinin telefonuna indirdiği bir uygulama ile başladı.Bizim Tük Hava Yolları’nda çalışan delikanlı da uçak biletlerimizi aldı. Eee bize de o kutlu yolculuğun besmelesini çekmek kaldı.
-Ömre bedel 14 gün-
Umre ibadeti için gittiğimiz mübarek topraklarda ömre bedel 14 gün geçirdik. Hamdolsun her günümüz dolu dolu geçti. Orada yaşadıklarımı ömrüm boyunca hiç unutamayacağım. 3 gün Medine-i Münevvere’de,11 gün de Mekke-i Mükerreme’de kalarak umre ibadetimizi eda ettik.
-Derin nefeslerin sırrı-
Medine-i Münevvere’de alabildiğim kadar derin nefes almaya çalıştım. Kendi kendime şöyle dedim:’’Ey Osman! burası münevver şehir Medine’dir. Havası şifadır. Çek çekebildiğin kadar.’’
-Bakmaya gözümüz yok-
Peygamber Efendimizin(s.a.v) mübarek ravzasına girerken, sevinç ve hüznü bir arada yaşadım. Evet, vakit Allah Rasulü’ne vuslat vaktiydi. Bunun için sevinçliydim. Ancak, İslam Alemi’nin bugün içinde bulunduğu durum, kan gölüne dönen mazlum coğrafyamız ihtilaflarla paramparça olmuş ümmetin hali pür melali. İşte bütün bunlardan dolayı Efendimizin huzurunda adeta yüzümü sakladım. Çünkü Müslümanlar bu haldeyken, ben hiç bir şey olmamış gibi 2 gözümle onun mübarek ravzasına nasıl bakabilirdim? Tam bunları düşünürken, Tarsus’ta 14 yıldır gerçekleştirdiğimiz Riyâzu's Sâlihîn okumaları imdadıma yetişti. Bundan dolayı bir nebze rahatladım. En azından tek gözümle dahi olsa Efendimizin Ravza-i Pakine bakabildim.
-Tahiyyatı orada yaşadım-
Biliyorsunuz Tahiyyat duası Miraç gecesi’nde Efendimiz (s.a.v.) ile Allah Teala arasında geçen konuşmadır, selamlaşmadır.
Mescid-i Nebevvi’de namazlarımı eda ederken okuduğum her Tahiyyat’ta bu yüksek manayı iliklerime kadar hissederek yaşadım.
Düşünsenize Allah Rasulü’nün huzurundasınız ve ona selam veriyorsunuz. Aman Allah’ım ne muhteşem bir duygu!
-Kabe’de hatırladığım ayet-
Ne zaman Kabe-i Muazzama’yı tavaf edip, orada namaz kıldıysam, aklıma hep Kureyş Suresi’ndeki şu ayet geldi: ’’Şu beytin Rabbine ibadet edin!’’
Evet, Rabbimiz ismi işaret ile şu beyt diyor. İşte o beyt hemen karşında.
-Aynısından bana da ver-
Beytullah’ı tavaf ederken, ağlamaktan gözleri adeta kan çanağına dönmüş, bir kardeşimize rastladım. Bütün bedeni ile öyle içten dua ediyordu ki doğrusu çok etkilendim. Sonra ellerimi açıp, Rabbime şöyle dua ettim: ’’Allah’ım bu kuluna vereceklerinin aynısını bana da lütfeyle’’
-Memleketi Araplar basmış-
Kastamonulu Hüseyin Koç amca, Umre’ye gidip gelmişti, kendisine oralar nasıldı? diye sormuştum: Bana bütün samimiyetiyle şöyle demişti:
-Hocam! hiç sorma memleketi Araplar basmış.
Hüseyin Amca’nın yaptığı kesinlikle bir Arap düşmanlığı değil. Hüseyin amcanın bu sözünün üzerinde durulması gereken asıl nokta; amcamızın o mübarek diyarları
Tıpkı doğup büyüdüğü şehirleri gibi telakki ederek oralara memleket demesi. Beytullah’da Hüseyin Amca’nın bu sözünü çokça hatırlayıp, hayli tebessüm ettim.