Bir türkü, bir hoyrat, bir ağıt, bir uzun hava söylesen…
Uçsuz bucaksız bozkır gecelerinde ayı seyreylesem. Tatlı bir tedirginlikle otursam ayın altında ve su kadar berrak türkülerle aralasam sonsuzluğunu kapısını. Göğün lacivertliğine bir dua gibi atsam türküleri. Derin bir uykuya dalsam sonra türkülerin yatağında. Serin bir bozlak rüzgârıyla uyansam serin bozkır sabahına…
Dumanı kalkmadan, karı erimeden çıksam Gönül Dağına. Soğuk sulardan içsem avuç avuç. Yakıcı bir özlemle baksam Gönül Dağından… Serin bir rüzgârla, bir Acem Kızıyla insem ovaya. Bir halaya tutuşsak…
Acıyı, çaresizliği, ayrılığı duysam; Özlemi, vuslatı, sevinci dinlesem türkülerden. Yüzlerce yıllık yoksulluğu düzen tutmayan bir sazdan dinlesem. İsyan ateşi ile alevlenen eşkiya türküleri okşasa saçlarımı. ben bir dağlı türkünün atına binip gitsem uzak diyarlara.
Dolu dizgin âşık olsam. Hep aşkı terennüm eylese bu devr-i âlem. Bir dost kervanıyla aşsam şu ayrılığın dağlarını. Bir Kerkük türküsüyle varsam sılaya.
Kirpiklerini ok ok eylemiş Yârin okuyla yaralansa yüreğim. Fitil tutmayan yâremi, yârin ucu gümüşlü mendiliyle sarsam. Yaralı bir ceylan gibi yönelsem onun pınarına.
Yâr yaylasına gitse. Ben bir kuzu olup melesem ardın sıra. Bir pınar başında rastlasam Ona. Güller selama dursa. Şakır şakır ötse pınar başının bülbülleri. Yâr söylese ben dinlesem. Yâr söylese…
Boğulduğum, eridiğim, ezildiğim bu zamanın içinden bir köprü kursam türkülere; türkülerin gölgesinde soluklansam, serinliğinde dinlensem. O Yârin testisinden bir su içsem, bir söğüdün altında konuşsam O Selvi boyluyla. Çıkarsam cebimdem bir elma versem. O, bir tebessüm eylese. Bir nazar eylese. Sansam yalan dünya benim oldu…
Bir türkü söylesem. Bir türkü söylesen. Yeşil başlı gövel ördek gibi dalsam acının, hasretin, yokluğun, gurbetin, sılanın, kavuşmanın, sonsuzluğun denizi türkülere.
Bir türkü söylesem. Bir akşam rüzgârıyla savrulsam bozkırın pürüzsüz karanlığına. sen bir bozkır yeli gibi essen bağrıma.
Bir türkü söylesen. Eyyub sabır ile varsa Mısır‘a. Kaybolan Yusuf dönüp gelse Kenan‘a. Ben bir seher vaktinde insem yârin bahçesine. Şeyda bülbüller ötse. Yâ gelse bahçeye, güller selamlasa. Yârin cemalini seyreylesem bir kırmızı gülü seyreder gibi. Doysam yârin yüzüne…
Yaşayamadığımız ömrümüz için bir türkü dinlesek. Bir gam kervanına yüklesek bütün kederleri. Bir gazel mevsiminde ağlasak geçip giden zamana. dalından düşen yapraklarla ağlasak. Rengi en sarıdan hüzünle…
Yârin zülüfleri ak gerdanına dökülse, ben bir rügâr gibi dokunup geçsem zülüflerine. Şafak sökse ben O Sunayı uyandırsam derin uykulardan. Bir Zühre yıldızı gibi gözlerimi kamaştırsa o yârin yüzü.
Bir türkü söylesen. Bir semaha dursam, bir semah dönsem yüzyıllardır horlandığımız, birbirimize düşman kılındığımız bu topraklarda. Bir semah, beye, paşaya inat… Bir semah dönsem semavatla, turnalar selam getirse dost elinden. Yakup kavuşsa Yusufuna. Hacer, İsmailine…
Bir bayram günü gelse o yâr yayla yollarından. Allı şalvarını sürüyüp gelse. Dertliler oturup derdim söyleseler. Yâr bana gelse başım için. Seher bülbülü olsa ulu divanda. Unutmasak hiç birbirimizi kevn-ü mekânda mizan başlarında…
Bir ağıt yaksam geçip giden günlerin ardından. Ölümün hüzünlü, hasret dolu dünyasına girsem; oradan dehşet bir özlemle baksam dünyaya, benliğim o yârin sonbaharında bir gazel yaprağı gibi dağılıp dursa. Ben ölümün ülkelerinde dolaşsam.
Kevser Irmağında sâki olan o yâr bir ab-ı kevser sunsa bana yandığım, yakıldığım korlarda. Kevn-ü mekânda, mizan başlarında, ulu divanda unutmasa bizi. Kendine yol eylediği sıratta benim de elimden tutsa.
Ilgıt ılgıt esse seher yelleri, ılkım ılkım erise dağların karı. Ben uyansam yattığım uykulardan. Pencereden bir taş gelse, ben yâr geldi zannetsem. Kavuşmanın kapısında beklesem. Uyansam baksam başıma gelenlere… Uyansam…
İkrarından dönen insanoğlunu ulu divâna havale etsem. Gönlümün sadasını dindirecek bir liman bulsam.
Sılayı unutanları artık kimseler gözlemese!
Âşıktan maşuğa açılan kollar sonsuza kadar çürümese!
Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasa!
Bir türkü söyleseydin! Bir türküyü yaşasaydık! Bir türkü gibi yaşasaydık!…