Coğrafyanın köyünde kültürün şehrinde Yenisbosna’da bir dernek var ‘’Yolüstü Köyü Derneği’’
İstanbul’da bulunan yüzlerce hemşehri derneğinden biri. Bu derneğin diğer derneklerden ayırılan farklı bir özelliği ve güzelliği var.
Oda şu; derneğin kültürel faaliyetlere son derece açık olması.
O kültürel faaliyetlerden biri de her ayın ilk pazarı alanında söz sahibi bir yazarı misafir edip, istifade etmeleri. Dursun Gürlek ,Abdurrahman Dilipak, Nurullah Genç, Hayati İnanç o yazarlardan sadece bir kaçı.
Bu kültürel faaliyetlere Bahçelievler eski Belediye başkanı Muzaffer Doğan rehberlik ediyor. Derneğin başkanlığını da Mustafa Altın yürütüyor.
Yolüstü Derneği’nin bu haftaki konuğu bir tıp doktoru olmasının yanısıra ülkemizin üstün zekalı çocuklarıyla da ilgilenen bir eğitimci Kemal Tekden idi.
Hep birlikte çaylarımızı, çorbalarımızı içtik.
Alıcılarımızı açtık ve hatibi dinlemek üzere salonumuza geçtik.
Kemal Ağabey’in ‘’İnsanın sırrı ve sahne senin’’ isimli kitaplarını haziruna imzalayıp, hediye etmesi de güzel bir jest oldu.
Dr. Kemal Tekden bir saati aşan muhabbetli sohbetinde altı çizilecek cümleler kurdu. Hayli ibretli hikayeler, hatıralar ve fıkralar anlattı.
Perde kapanıncaya kadar sahne senin:
Ömür iki perde arasında bize sunulan bir sahnedir adeta. Deniliyor ki; ‘’haydi perde kapanıncaya kadar sahne senin. O sahnede ne yapabiliyorsan yap.’’
Dünyaya genel anlamda olumsuz bir bakış var. Ben öyle bakmıyorum dünya önemlidir, diyorum.
Çünkü Rahman’ın rızası da cenneti de burada kazanılır.
Ben emanet kavramını belli başlı şeylerle sınırlandırmayı doğru bulmuyorum.
Bana göre bize nimet olarak verilen her şey emanettir. Bedenimizle ibadet etiğimiz gibi işimizle de ibadet etmeliyiz.
Ne diyordu merhum Nurettin Topçu:’’Ben hayatım boyunca sınıfa derse mabede girer gibi girdim.’’
Sütten nefret eden bir doktor arkadaşım vardı. Ona süt gibi bu kadar faydalı bir gıdadan neden nefret ettiğini sordum bana şöyle dedi’’Annem çocukluğumda bana zorla o kadar çok süt içirdi ki beni sütten nefret ettirdi.’’
Sıradışı insanları severim.
Bana göre asıl sorun sıradışılık olmak değil sıradanlıktır.
Hızır kimdir? Ruhunu kim diriltiyorsa senin hızırın o dur.
Kitap böyle okunmaz:
Elimizde Kur’an ve Sünnet gibi şaşmaz kılavuzlar olduğu halde İslam Dünyasının hal-i pür melali neden böyle? Bu soru sık sık sorulan bir soru.
Dr. Kemal Tekden’in Gazali’den naklen anlattığı şu hikaye bu sorunun en güzel cevaplarından biri olsa gerek
‘’Bir zamanlar çiftlik sahibi mert ve cömert bir ağa varmış. Çiftlikte bulunan herkes ağayı çok severmiş. Ağa bir gün kahyasını yanına çağırarak ben dönüş zamanı belli olmayan bir sefere çıkıyorum size de bu çiftlikte yapacaklarınızı harfiyen tarif eden bir kitap bırakıyorum.
Şayet beni seviyorsanız onu iyi okuyun, ezberleyin deyip gitmiş. Başta kahya olmak üzere çiftlikte bulunan herkes ağanın kitabını defalarca okuyup ezberlemiş. Hatta çocuklarına bile ezberletmişler. Aradan yıllar geçmiş bir gün ağa çıkagelmiş. Ağa çiftliğini görünce adeta kahrolmuş. Bıraktığı çiftlikten hiçbir eser kalmamış. Hışımla kahyasını çağırıp, sormuş: ’’Bıraktığım kitabı ne yaptınız? Kahya kurban olduğum ağam demiş kitabını hepimiz satır satır okuduk ezberledik. Hatta çocuklarımıza bile ezberlettik. Bu cevap üzerine biraz daha öfkelenen ağa kahyasına şöyle demiş: ’’Ben bu çiftlikten giderken size bir kitap bıraktım o kitap neyin ,nerede, ne zaman, ne şekilde ,nasıl ve kim tarafından yapılacağını tek tek yazdım. Siz kitabımı satı satır okuduğunuzu, ezberlediğinizi söylüyorsunuz. Peki sorarım size madem ki kitabımı satır satır okuyup, ezberlediniz peki neden çiftliğimin bu hale getirdiniz onu harabeye çevirdiniz. Söyleyin Allahaşkına kitap böyle mi okunur, böyle mi ezberlenir?
Biz rol yaptırır, hakikati söyletiriz:
Dr.Kemal Tekden, ilgiyle izlediğimiz ‘’Diriliş Ertuğrul ve Yunus Emre ‘’gibi dizilerin yapımcı şirket ortaklarından biri. Durum böyle olunca onun sanata ve sinemaya dair kuracağı cümleler biraz daha dikkatle dinlemeyi gerektiriyor.
Elbette ideal olan şey sanatçının sanatının rol değil hakikat olmasıdır.
Fakat role takılmamak söylenen hakikatten ders almak gerekir. İnkarında inat etmeyen her tiyatro ve sinema sanatçısı oynadığı rolden istifade eder. O etmese de onu izleyenler istifade eder.
Mesela Diriliş Ertuğrul dizisindeki İbnul Arabi rolünden etkilenen bir Amerikalı, Müslüman olduğunu açıkladı.
Örnek İmam:
Bir gün bir camiiye girdim. Bir baktım ki ne göreyim imam yanına aldığı çocukların başlarını okşayarak dua ediyor. Namaz sonrası tanışmak için odasına gittim. Odası çocuklara dağıtılmak üzere hazırlanmış çikolata kolileriyle dolu. Bunlarla bitmedi dedi imam çantasını çıkardı.
Ve dedi ki;’’Bu çantanın içi para dolu. Ben bu caminin önünden geçen her çocuğa para veriyorum. ’’
Böyle örmek imamlara ne kadar da ihtiyacımız var. Ben diyorum ki insanı yaşat ki camii yaşasın.
Keşke ezan okuduğumda ölseydim:
Horozun ezan okuduğunu duyan Arslan onu yanına çağırarak ’’Bir daha ezan okuduğunu duymayayım’’ demiş
Horoz:’’tamam efendim deyip’’ gitmiş.
Horoz bu defa türkü söylemeye başlamış.
Horozu tekrar yanına çağıran Arslan türküde söylemeyeceksin tamam mı demiş.
Horoz, yine tamam demiş ve gitmiş.
Günler sonra horozu tekrar yanına çağıran Arslan sana bu alemde ötmekte yasak demiş.
Zavallı horoz, boyun eğerek ona da peki demiş.
Arslan aylar sonra horozu tekrar yanına çağırıp ondan her gün bir yumurta isteyince Horoz şöyle demiş:
‘’Keşke öleceksem ezan okuduğumda ölseydim.’’
Fıkradan hisse …
Taviz tavizi doğurur
Ey aziz okuyucu!
İş bu yazı hatibin söylediklerinden yazarın anladıklarının hasılasıdır. Tabiatıyla her cümlenin hikayenin, fıkranın evveli vardır, ahiri vardır.