Türkiye tarım ülkesi..
Her ne kadar saniyeleşmeye çalışsak da..
Bilgisayar, internet diyerek teknolojiye ayak uydurmaya gayret etsek de..
Bu değişmeyen gerçek..
Türkiye bir Tarım ülkesidir.. Özellikle de Çukurova bölgesi verimli arazileri ve doğası, havası ile bir Tarım diyarıdır.
Birde ülkemizde işsizlik olunca, insanlar ister istemez tarımla uğraşmakta, insanlar için gıda üretmektedir
Ancak yıllar önce beyaz altın olarak bilinen Pamuk, bu diyarlarda artık çok az ekilince, beyaz altının yerini sarı altın olarak buğday ve ayçiçeği almıştır. Birde sebze üretiminde Çukurova, dolayısıyla Tarsus ve Mersin önemli bir üretim diyarı olunca birçok insan yaz kış ülke ve dünya insanına taze ürün yedirmek için çiftçilik yapmaktadır. Gelişen teknoloji ile çiftçilerde seracılığa dönerek yaz, kış bizlere taze domates, kabak, patlıcan, salatalık, biber gibi sebzeleri üretmekte, muz, üzüm, çilek, narenciye vb. ürünler gibi meyveleri soframıza taşımak için gayret etmektedir.
Ancak bu üretim için canlarını dişlerine takıp gecesini gündüzüne katan çiftçilerimiz için zaman zaman beklenmedik hüsranlar yaşanmaktadır. Yazın kuraklık ve su sıkıntısı çeken üreticiye özellikle kış aylarında don ve dolu gibi afetler büyük zarar vermektedir.
Yani çiftçilik kolay bir iş değildir. Ama işsiz kalmamak için köylüler, çiftçiler üretmeye devam etmektedir. Eskiden sattığı bir tarlanın ürünü ile cebi para dolan, bununla ev ve araba alan çiftçi, artık günümüzde sattığı ürünle masraflarını bile zor karşılar olmuştur. Bugün çiftçilerin yüzde 75’i borç içindedir. Çünkü üretim için harcalar artmış, mazot, benzin, gübre ve diğer girdiler yükselirken, çiftçi sattığı üründen geçen yılın değerindeki parasını bile çıkaramamaktadır.
Tüm bunların üzerine bugünlerde olduğu gibi, üreticinin tarlasına , ürününün tepesine dolu yağdı mı, don olayı olmu mu ne yapacak bizim üretici.
Hübsrana uğrayacak.
Bu sadece bu yıl değil, her yıl yaşanan bir kader olmuştur adeta.
Düaha birkaç gün önce Tarsus’a bağlı birçok köyde dolunun zararı olmadı mı?
Başta nergis çiçeği ekili yaklaşık bin dekar alanı şiddetli dolu vurdu. Belen, Kaklıktaşı, Pirömerli ve Beylice (Manaz) gibi köylerde ekili bulunan ve hasat konumuna gelmiş olan nergis ekili alanlar doludan zarar gördü.
Bu köylerimizde sadece nergis değil, keçiboynuzu olarak bilinen harnup, zeytin ve meyve ağaçları da zarar gördü. Hatta bu meyve ağaçlarının dallarıyla beraber kırılarak tahrip oldu.
Yine bu köylerimizde evlerin çatılarında bulunan güneş enerjisi panelleri de büyük ölçüde tahrip oldu.
Dolu olayından sonra bazı siyasi partilerin ilçe başkan ve yöneticileri, Tarsus Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan, Tarsus İlçe Tarım Orman ve Hayvancılık Müdürü Hayri Erdoğan, Ziraat Odası Başkanı Veyis Avcı, dolu yağışı nedeniyle etkilenen köyleri gezdiler.
Devlet, bu köylerdeki ekili alanlarda meydana gelen zararı tespit etmek amacıyla teknik ekip gönderdi.
600 dekarlık alanda 1 milyon TL (eski birimle bir trilyon TL) zarar olduğu tahmin ediliyor.
Ziraat Odası Başkanı Veyis Avcı, İlçe Tarım , Orman ve Hayvancılık Müdürü Hayri Erdoğan, Pirömerli, Kaklıktaşı, Tepetaşpınar ve Belen köylerinde çiftçilerle bir
araya gelerek dolunun zarar verdiği özellikle nergis ve diğer tarım ürünü ekili alanlarda
incelemelerde bulundu.
Avcı, “Yaklaşık 600 dekarlık alanda zarar oluşmuş durumda. İlk belirlemelere göre 1 milyon TL zarar görünüyor. Köylerimizde nergis, harnup, zeytin, fiğ bakla ürünleri zarar görmüş durumda. Bunun yanında çiftçilerimize ait araçlarda, bazı güneş enerji panellerinde hasar oluşmuş. Ahırlarda da zarar oluşmuş. Çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Zararın biran önce karşılanması içinde elimizden geleni yapacağımızı belirtiyorum” diyor.
Elbette devlet yöneticilerinin,STK’ların ve siyasilerin bu durumu gözlemleyip çiftçiye geçmiş olsun demesi yerinde ve önemli. Ancak verilen sözler bir yana, borç batağındaki üreticinin kredi borçları ertelenmeli, zararı da karşılanmalıdır.
Yani afete uğrayan çiftçi kandırılmamalı, yaralarına merhem olunmalıdır. Yoksa tarım ülkesi dediğimiz Türkiye ve ülkemizin en önemli kenti Tarsus’ta çiftçiler bu zararlarla baş edemezse, sofralarımıza gelen ürünler ya yok denecek kadar azalır, yada daha pahalı boğazımızdan geçer.
Ona göre!..