::
14 Eylül 2024 Cumartesi

:

:

:
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MUAZ ERGÜ MUAZ ERGÜ

Güle Güle Erkin Baba

09 Ağustos 2023 Çarşamba 08:45

Bazı ölümler… Bazı ölümlerin duyulması bile insanı derinden etkiler, en derinden… Apansız yakalar bazı ölüm haberleri, ansızın… Hiçbir kan bağınız, arkadaşlığınız, dostluğunuz ya da bir mekânda oturmuşluğunuz olmasa bile en yakınınızdan birini, en sevdiklerinizden birini yitirmiş gibi sarsar sizi bazı ölümler. Sarsılırsınız, üzülürsünüz, eksildiğinizi hissederseniz. Yaşıyorken eksilmek, eksildiğini hissetmek insanın en zor katlandığı duyguların başında geliyor sanırım. Sizinle aynı anlayış ikliminde yaşayan insanı kaybetmek; kaybetmelerin en zoru…

Bazı ölümler… Bazı ölümlerin duyulması bile bir tarihin, bir belleğin, bir dönemin yitip gitmesi demektir. Bir hatıralar ülkesinin yok olmasıdır. İnsan hatıralarından başka nedir ki?.. İnsanın elinden yaşanmışlıklarını, çocukluğunu, hatıralarını alın geriye hiçbir şey kalmayacaktır. Çocukluğunuzun en önemli karakterini çıkarın geriye ne kalır ki?..

Erkin Koray’ın ölümü… Bazı ölümlerin, ölüm haberlerinin en acıtanlarından oldu. İçimizden bir şeyler koptu. Eksildik… Ona öyle alışmıştık ki aradaki mesafelerin herhangi bir anlamı kalmamıştı. Her an sesiyle, gitarıyla, aykırı giyinişiyle, uzun saçlarıyla yanımızdaydı. Sevgilimize “inan ki senden başka kimse yok içimde” diyerek kur yaptık. “Gönül salıncağı” kurduk yüreğimizin en mahrem yerine. Çok bunaldığımız, dünyanın üstümüze üstümüze geldiği zamanlarda “arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah” diyerek isyan ettik. “Cemalım Cemalım algın Cemalım/Alganların içinde kaldım Cemalım” dedik en çok ta…  Sevgiliden ayrıldığımız günün gecesinde Onun “Çöpçüler” şarkısıyla kederlendik. Sabahlara kadar yürüdüğümüz sokaklarda “kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler” sözlerini mırıldandık.

Erkin Koray’ın ölümü… Çok ani ölümlerden, çok erken… Gerçi her ölüm erken ölüm değil mi ki?.. “Öyle bir geçer zaman ki” demişti. Zaman çok çabuk geçiyor aslında. Biz içine düştüğümüz, boğulduğumuz hayat gailesinde zamanı duyumsayamıyoruz. Ufalanıyoruz, küçülüyoruz zaman değirmeninde. Öğütüyor bizi içine doğduğumuz dünya… İşte böyle bir dünya kuyusunda Erkin Baba’nın şarkılarına tutunduk. Onun şarkılarıyla araladık zamanın perdelerini. Bazen umutla, bazen derin bir umutsuzlukla, bazen keyifle, bazen omuzlarımız çöken bir kederin ağırlığıyla…

Erkin Koray… Tanıyanları, sevenleri için çok farklı anlamlar taşıyor mutlaka. Türk halk müziğiyle rock müziğinin birleşmesinden ortaya çıkan Anadolu Rock’un, “gözle görülemeyen ruhsal dünyanın görünür hale gelmesini” amaçlayan Psychedelik Rock’un, “Elektro gitar, bas gitar ve davulların sert şekilde kullanılması tipik” özelliği olan Hard Rock’un (rock çeşitleri ile ilgili bilgiler Vikipedi&Özgür Ansiklopedi ‘den alınmıştır) ülkemizdeki ilk temsilcilerinden sayılan Koray bence kalite müziğinin yanında Anadolu ruhunu, müziğini modern zamanlara taşıyan bir derviş. Arabesk diye zaman zaman aşağılanan yoğun duygularımızı modern enstrümanlarla, batılı sazlarla icra eden bir elçi…

Çeşitli sanatçılar tarafından söylenen “Yağmur” şarkısı Onda farklı bir iksire dönüşür. Sarhoş eder, perişan eder, yakar kavurur dinleyeni:

“Yağmurun sesine bak/Aşka davet ediyor/Cama vuran her damla/Beni harabediyor/Bu yağmur seni benden/Alıp götüren yağmur/Aşkımızı sel gibi/Silip süpüren yağmur/Her damlada ah ettim/Hayatıma kahrettim/O kadar üzgünüm ki/Seni nasıl kaybettim/Ne zaman kapım çalsa/Sen geldin sanıyorum/Korkarım ki aşkımı/Boş yere arıyorum/Yine yağmur yağacak/Beni benden alacak/En acı ızdırabın/Deryasına salacak” şarkısı Erkin Koray’ın muazzam ayrılık destanı, ince bir ruhun çığlığı… İçimizi dağlayan… Erkin Baba şarkıyı söylemiyor; içten içe bir yangının haberini veriyor, bir ağıt yakıyor aslında. Aşkı, sevgiyi yitiren zamanımız insanına aşkın, sevdanın nahifliğiyle, yanmışlığıyla sesleniyor. Şarkının sözleri Erkin Koray’ın dilinden matkap darbeleri gibi işliyor içimize.

Erkin Koray İstanbul Vefa Lisesi mezunlarından. “Vefa Lisesi Kültür Yayınları” arasında yer alan “Vefa Lisesi’nin Müzikli Tarihi” adlı kitapla Erkin Baba ile ilgili önemli bilgiler mevcut. Alman Lisesi’ne kaydolan Koray konserleri dolayısıyla okulu ve dersleri ihmal ediyor. Daha sonra Vefa Lisesi’ne kaydoluyor ve verdiği konserlerin gelirlerini okula bağışlama karşılığında buradan mezun oluyor. Bahsettğimiz kitapta Onunla ilgili birkaç bilgiye yer verelim:

“Özgün çalışmaları, doğu ve batı müziklerinde yaptığı çalışmalarla birçok müzisyeni etkilemiştir. Cemalim, Köprüden Geçti Gelin gibi çalışmaları ile Türk halk müziği, Nihansın Dideden, Kıskanırım gibi parçalar ile Türk sanat müziği eserlerini yorumlayarak Anadolu rock tarzının en önemli eserlerini vermiştir.

Şaşkın (Ala Ain Moulayiteen) (Dabke), Estarabim, Çöpçüler, Fesuphanallah gibi geniş kitlelerin beğenisini kazanan Arabesk-rock parçaların yanında, Mesafeler, Yağmur gibi psychedelic rock‘a uzanan ve Krallar, Akrebin Gözleri, Öfke gibi metal müzik olarak nitelendirilebilen birçok önemli çalışmaya imza atmıştır. 1960’ların sonuna doğru, bağlamanın sesini müzik yapılan mekânlarda daha çok duyurmak ve rock müziğinde de kullanabilmek için elektro bağlamayı icat ettiği söylenir.

24 Haziran 1941 tarihinde İstanbul’da doğdu. Küçük yaşlarda, piyano öğretmeni olan ve Şerif Yüzbaşıoğlu, Ayhan Yünkuş ve Önder Bali gibi müzisyenlere eğitmenlik yapan annesi Vecihe Koray‘dan piyano öğrendi, daha sonra gitar çalmaya başladı. İstanbul Alman Lisesi’nde eğitim gördüğü 50’li yılların ikinci yarısında, arkadaşları ile kurduğu amatör topluluk olan Erkin Koray ve Ritimcileri ile dönemin güncel parçalarını çalmaya başladı. Lise eğitiminin ardından 60’lı yılların başına dek çalışmalarını yarı amatör yarı profesyonel olarak sürdürdü.

Erkin Koray’ın hayatı genellikle ekonomik sıkıntılarla geçmiştir. Yaptığı çıkışlar, son derece popüler olan çalışmaları onu maddi açıdan rahatlatmaya yetmemiştir. Müziği kendine yaşam biçimi olarak seçmiş olan Koray ve onunla aynı dönemi paylaşan birçok özgün sanatçı, o dönemlerde belirsiz olan telif hakları, sınırlı çalışma olanakları, sağlıksız bir yapıya sahip olan müzik piyasası ve müzik dinleyicisinin düşük alım gücü gibi nedenlerle bu sıkıntılardan kurtulamamışlardır. Bunlardan bazıları küserek müziği bırakmışlar ve daha iyi maddi koşullar elde edebilecekleri işler ile uğraşmışlardır. Erkin Koray telif hakları en çok ihlal edilmiş sanatçılarımızdan biri olmuştur. Bu nedenlerle neredeyse hiçbir zaman arzu ettiği yapımları gerçekleştirecek parasal kaynak bulamamıştır.

Yenilikçi, sentezci, deneyci bir müzik çizgisi olan Erkin Koray; sıra dışı şarkı sözleri, kendine özgü vokal biçemi, uzun saçları, özgün kıyafetleri ve bunun gibi daha birçok nedenle dönemin yayın tekeli olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) tarafından dışlanmıştır. Eserlerinin nerede ise tamamı yakın zamanlara kadar, TRT denetimi tarafından yayımlanmaya uygun görülmemiştir. Bu durum Türkiye’de özel yayın kuruluşlarının ortaya çıkışına kadar süregelmiş ve Koray’ın dinleyici kitlesinin sınırlı kalmasına yol açmıştır.”

Erkin Baba hüznü en coşkun haliyle söyler, müziğinin ritmiyle gönül ritmimizi terkip eder, bir yönüyle isyanımızı haykırırken, türkülerimizle teslimiyetin en saf halini sesler.

Şimdiki zamanlarda ne müzik olarak ne düşünce olarak  ne sanat olarak 70’lerin üstüne çıkamadık. Müzik insani hislerden arınmış bir gürültüye dönüştü. Hep geçmişin kötü bir taklidi yapılanlar. Gün geçtikçe her alanda yozluk, yozlaşma bütün ağırlığıyla toplumun omuzlarına çöküyor. Kalite yoksunluğu hepimizi esir alıyor. Bu dünyadan göçüp gidenler handiyse birikimlerini de yanlarında götürüyorlar. Kalanlar ise koca birer mirasyedi…

Bir Cem Karaca, bir Barış Manço, bir Erkin Koray vardı. Şimdi yok üçü de…

Gidenleri Yahya Kemal‘le analım:

“Câizse Harâbât-ı İlâhî’de de herşey

Yârân yine Rindân-ı Kirâm olsun erenler

Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde

Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler"

Paylaş:  Facebook Twitter Google
YAZARIN DİĞER YAZILARI