::
19 Nisan 2024 Cuma

:

:

:
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ahmet Can ERDOĞAN Ahmet Can ERDOĞAN

HERŞEYİN BİR BEDELİ VAR

09 Aralık 2020 Çarşamba 14:20

Bir markete girdiniz ve elinize bir sakız aldınız sağ sola bakmadan çıkıp gittiniz? Acaba sonuç ne olur? Muhtemelen bu davranışınızı en fazla üç defa sergileyebilirsiniz,dördüncü de esaslı bir “Dur Ey Yolcu” ihtarını yiyeceğiniz içten bile değil. “Nerde beleş oraya yerleş” felsefesi bence toplumumuz için fevkalede bir afet ve felakettir. Attığımız adımın,aldığımız nefesin, söylediğimiz sözün az ya da çok mutlaka bir bedeli var. Bedelsiz hayat kesinlikle dünyanın hiçbir yerinde söz konusu değil. Bedavacılık zihniyetinin acısını belki de en çok çeken sınıf gazeteciler sınıfıdır. Gazeteci ve para konusu açıldığı zaman hiç kimse mangalda kül bırakmaz Ancak yine hiç kimse madolyonun diğer yüzünü çeviripte bakmaz. Şimdi soruyorum size “Elinize ulaşan ve çoğu zaman birinci sayfasındaki üç,beş habere gözatıp bir kenara koyduğunuz,gazete acaba size nasıl ulaşıyor? Okuduğunuz gazetede kaç kişinin alınteri göznuru var hiç düşündünüz mü?” Bugüne kadar düşünmediyseniz,bundan sonra düşünün bence... O zaman gazetenin biriktirilmiş kağıtlar bütünü olmadığını yakınen idrak edeceksiniz. Bu mesele bir yazıyla halledilecek bir mesele değil,üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve konuşulması gereken bir hadise bu... Unutmamalıyız ki bakkal,manav, kasap,bir insan için nasıl ekmek kapısıysa gazete de en az onlar kadar ekmek kapısıdır. Tabiri amiyaneyle; fırıncı ekmek satar, bakkal; şeker, çay satar,gazeteci de haber satar. Şu çelişkiye bakın ki hiçbir şey satın alırken,yadsımayız da konu habere gelince gözlerimiz faltaşı gibi açılıverir. Ben acizane okuduğunuz bu gazetenin yazı işleri müdürüyüm. Akşama kadar bize o kadar mesaj ve bülten ulaşır ki inanın gün boyu hiç kafamı kaldırmasam onları bitiremem. Ancak;bakkaldan aldığı küçüçük bir çikolatanın bile bedelini düşünen benim sevgili vatandaşım,mesajını üç yüz bin insana ulaştırma bedelini hiç aklına getirmiyor... Bu da bizi çok üzüyor.. Yayın kuruluşları neyle ayakta durur? Bu değirmenen suyu nereden gelir?Bir gazetede patronundan çaycısına çalışanlar ne yer ne içer diye biraz düşünmemiz gerekmez mi? Herşeyin ama herşeyin kendi cinsinde bir bedeli olduğunu bedelsiz sahip olunan şeylerinde zerre kadar değer ifade etmediğini iyi bilelim.

Paylaş:  Facebook Twitter Google
YAZARIN DİĞER YAZILARI