İnsanları değiştiren iki şey var.
Birincisi makam..
İkincisi sonradan gelen zenginlik..
Hırs, para ve makam insanları o kadar çok değiştiriyor ki!
Sormayın gitsin.
Bunları ben değil, gezip görüştüğüm insanlar anlatıyor.
Şu üç günlük dünyada altından köşkünüz olsa ne yazar?
Elbet bir gün öte aleme gideceğiz.
Bu dünyaya gelip de göçüp gidenler nerelere gittiler.
Yaşar Kemal ne güzel söylemiş.
O insanlar o güzel atlara binip gittiler.
Bir daha dönmediler.
XXX
GEÇMİŞTEN BİR ANI
Bu anlatacağım olay belki 90-100 yıl önce olmuştur.
Adana'da Kuruköprü'yü biliyorsunuz.
Orada Sabancıların büyük bir fabrikası vardı.
Şimdiki Sürmeli Otelinin yan tarafında.
O zaman orada üç tane tatlıcı arabada tatlı satarmış.
Hem de yan yana satarmış.
Hepsinin de işi iyiymiş.
Akşama kadar tüm tatlılarını satarlarmış. Allah bin bereket versin diyerek akşam evlerine giderlermiş.
Ne kadar güzel değil mi?
AKILDAN GEÇEN
-Üç kişiden biri olan tatlıcının aklından bazı cinlikler geçer.
“Biz üç tatlıcı olmak yerine iki tatlıcı olsak, daha çok tatlı satarız” diye düşünür.
Aradan çok zaman geçmez ve tatlıcının biri işi bırakır, başka işe gider.
Diğer iki tatlıcı yine satışa devam eder.
Ama iş yine aynı iş.
Aradan bir müddet geçer, muhteremin aklına başka bir cinlik gelir.
“Diğer tatlıcı arkadaşda gitse, ben tek kalsam, daha çok tatlı satarım. Üç arabada satılan tatlıyı ben tek başıma satarım” diye düşünür.
Yine aradan zaman geçer.
Olacak ya? İkinci tatlıcı da tahtı tulumbayı (arabasını) toplar, bir gün ansızın oradaki tek kalan tatlıcıya..
“Hakkını helal et, ben İstanbul'a gidiyorum, orada tatlıcılık yapacağım” der, o da İstanbul'a gider.
TEK ARABA KALIR
Böylece tek tatlıcı kalır orada. Üçten bire iner.
O dönemleri bilenler bana bundan 55-60 yıl evvel bu hikayeyi anlatmışlardı.
Orada tek başına kalan amcam, yine tatlısını satar.
Değerli okurlar, İnanır mısınız bu amcamın anlattığı konu çok ilginç.
“Ben üç tatlıcı varken orada tek başıma sattığım tatlıyı satamaz oldum. O fabrikanın yanında tek kaldım ama, diğer iki tatlıcı arabasının da olduğu dönemdeki tatlıyı satamadım, o galleyi çekemedim” der.
“Gün geldi, baktım işlerin tadı yok. İşler her gün biraz daha düştü. Ben her gün kalbimden geçirdiğim sözleri hatırladım. “Diğer iki arabacı gitse de ben tek kalsam diye düşündüğüm için kendi kendime kızdım. Pişman oldum. Demek ki rızkı veren Allah'mış. Ben de tezgahımı kapatmak zorunda kaldım.”
SIKI DURUN!
Bu tatlıcı amcayı ben tesbit ettim.
O amca Gençlik Pastanesinin kurucusu merhum Muharrem Uydacı idi.
Bundan 55-60 yıl evvel Adana'da tatlı satan amcamız işleri bozulunca Tarsus'a gelir ve Tarsus'ta tatlı satar.
Sonra da Hurmalar caddesindeki Gençlik Pastanesini açar.
Ve burayı açtıktan sonra, oğlu merhum Yüksel Uydacı ile diğer oğlu Hüseyin Uydacı'ya der ki:
“Oğlum, hiç hasitlik yapmayın. Benden size vasiyet. İsterseniz dükkanınızın yanına on tane pastane açılsın. Hiç merak etmeyin, hiç gönül koymayın, kıskançlık yapmayın. Rızkı veren Allah'tır” der.
Adana'da yaşadıklarını anlatır.
Üç tatlıcı iken yaptıkları işi anlatır.
Bende Uydacı kardeşleri 55-60 yıldır tanırım. İkisinde de hiç kıskançlık yoktu.
Babalarının vasiyetini dinlemişler ve bugünlere gelmişler.
Ben bugün merhum Yüksel Uydacı'ya Allah'tan rahmet diliyorum.
Kendileri ile dükkan komşuluğu yaptım. Hiç birbirimizden ağrıyıp incinmedik.
Uydacı kardeşler babalarının vasiyetini her zaman anlatırlardı.
Muharrem amcayı ben iyi tanırdım. Hurmalar caddesindeki pastaneye 1959-1960 yılında Nacarlı'dan damacanalarla süt getirirdim.
Muharrem amcaya satardım.
O da bizim ineklerin sütünü beğenirdi. Kendisine ve diğer merhum oğlu Yüksel Uydacı'ya Allah rahmet eylesin.
İŞTE BÖYLE..
Bakın nereden nereye geldik?
Hasitlik ve çekememezlik demiyorum.
Ama insanın kalbinden geçenleri bile Allah bilir.
Uydacılar 60 yıla yakın burada Hurmalar caddesinde dükkan çalıştırdılar.
Pastane çalıştırdılar.
Börekleri limonata ve ayranları ile meşhur hale geldiler.
Hüseyin Uydacı burayı çalıştırdı.
Yüksel Uydacı vefat edince Hüseyin Uydacı tek kaldı.
Bundan 5 yıl kadar evvel Hurmalardaki dükkan sahibine işyeri lazım olunca burayı boşaltıp Kaymakamlık karşısında otobüs durağının yanında yine güzel bir pastane açtılar.
Burada baba mesleğini devam ettiriyorlar.
Ben tekrar tekrar Muharrem amca ile Yüksel Uydacı'ya Allah’tan rahmet diliyorum.
Hüseyin Uydacı'ya da Allah’tan uzun ömürler diliyorum.
Bol kazançlar temenni ediyorum.
Bakın giriş yazım ile orta bölümdeki yazılarımı bir kıyaslayın.
Takdir sizin.
BİR ANEKDOT:
Geçen gün Tarihi Tarsus Parkı ve dünkü köşemle ilgili o kadar çok yorum yazan ve sosyal medyada beğeni yapan olmuş ki.
Yüzlerce insan yazılarımızı beğenmiş çoğu yorum yapmış.
Geçmişi ve yazımı beğenenlere beğenmeyenlere Allah’tan uzun ömür diliyorum.
En sıkı takipçilerimizden olan İnşaat Mühendisleri Odası Tarsus temsilcisi Namık Kemal Büyükaslan ve gazeteci dostum Merih Özyaşaroğlu kardeşlerime sonsuz teşekkürler ediyorum.
Yazılarımı beğenen ve yorum yapanlarla ilgili ileride geniş bir yazım olacak.
Beni izlemeye devam edin.