::
19 Nisan 2024 Cuma

:

:

:
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Mustafa ERDOĞAN Mustafa ERDOĞAN

NEREDE O ESKİ GÜNLER

18 Haziran 2019 Salı 09:25

Bugün biraz nostaljik bir yazı yazayım.

Bundan 45-50 yıl evvel bilhassa tren yolunun üst kısmında yerleşim alanları yokken bağlar vardı ve üzümcülük revaçta idi.

O yıllar sadece Topacık üzümü vardı. Yine o dönemler ihracatı yapılan bu Topacık üzümü büyük ilgi görürdü.

En çok da Almanya’ya giderdi.  Uzun olan soğutucusu bulunan bu tarlarla  üzümler giderdi.

Kent merkezinde Halit Aslan Pasajı vardı. Bütün üzümcüler burada buluşurdu.

Yerli tüccarlarımız da vardı.

Mesela bu  bölgenin en çok üzümünü SADIK SOR (Sor marka) adlı tüccar alırdı.

Üzümünün markası SOR idi.

Günde iki kez mal giderdi.

Bir Ankara, birde İstanbul'a üzümler sevk edilirdi.

Üzüm döneminde yanında en az 100 kişi çalışırdı ve bu iş 2-3 ay sürerdi.

Üzüm öğle saat birde biter ve üzümün istifçileri malları dizer ve kamyonlara yüklenirdi... En az 50 kişi çalışırdı ve bunlar en az 50   kasa üzüm düzerdi.

Kamyonlarla yüklerler ve üzümü Yetiş Nakliyata getirirlerdi.

Burada diğer kamyonlara yüklenip mallar Ankara ve İstanbul'a gönderilirdi.

Yemeklerini Aşçı Sadık'tan yerlerdi. Şimdiki Yapı Kredi Bankasının yanında bulunan lokantada sulu yemek yerlerdi.

Kebap yemek isteyen ise Yeni Ada Kebap salonuna giderdi.

Üzüm istifi için kaç kişi gelirse gelsin, onlar yemeğini yerdi ve ücreti ağa tarafından ödenirdi.

XXX

Yemek yendikten sonra sandık mağazalarından markalanmış sandıkları yükleyen istifçiler birgün sonra kesilecek üzüm bağlarının başına bu sandıklar bırakılırdı. Her bağa en az 50 sandık atılırdı. Bugün aynı sandıkları bağa bıraksanız sanırım sabaha bir tane kalmaz. 1960-1975'li yıllara kadar böyleydi.

Bu sandıklar sabahleyin bağda  istif edilirdi. Bir istifçi, iki ayıklayıcı, bir üzüm kesici, bir taşıyıcı, en az 5 kişi üzüm düzerdi.

Bunlar saat 11.00'e kadar biter ve kamyona yüklenirdi. Kamyona yüklenen üzümler Ankara'ya veya İstanbul'a gönderilirdi.

Bu çalışanlarda Temmuz'un sonuna kadar çalışır ve iyi para kazanırlardı.

SADIK SOR, dedeler köyündendi, Köyüne gitmeye vakit bulamazdı. O dönem Cihan palas Otelinde bir odası vardı. Orada yatar kalkar ve telefonla buradan konuşurdu. Özellikle İstanbul'a çok mal gönderirdi. Bu kişinin bu köylerde adları hala anılır. Yaşı 50'nin üzerinde olanlar geçmişi iyi bilir. Merhum Sadık abiye Allah gani gani rahmet eylesin.

XXX

BiR ANISI

Sadık amcanın bir anısını hatırlıyorum. Banada anlatmıştı.  Kendisine Nacarlı köyünden çok üzüm simsarlığı yaptım.

Halit Aslan pasajının kapısında otururken, pasajın sahibi zengin olan Halit Aslan, birgün Sadık amcaya sorar.

Kendisi iyi giyinen biriydi.

“Sadık sen bu şehirde duruyorsun, bu yaptığın işten para kazanıyor musun, kazanmıyor musun” diye sormuş.

Sadık amca da “Bire ağa, onu mu düşünüyorsun.Para kazansak bir yer alırız, zarar etsek bir yer satarız. Demekki ne zarar ediyoruz, ne kar ediyoruz, bu tüccarlığı bu şekilde yapıyoruz” demiş.

Ne güzel söylemiş değil mi?

Bugün bu andığım kişiler rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun.

XXX

TARSUS'TA EN ÇOK

ÜZÜMÜN OLDUĞU KÖYLER..

O yıllar Tarsus'a bağlı olan Nacarlı, Evci, Sarıibrahimli, Sayköy, Ulaş, Dedeler, Kerimler, Sarıveli köyleri üzümcülükte önde giderdi...

O bölgenin çevresinde de üzüm yetiştirenler vardı. 

Onun için TOPACIK ÜZÜMÜ Türkiye'de, hatta yurt dışında ün yapmıştı.

Artık üzüm çeşidi çoğaldı ve Topacık kalmadı.

Arasanız zor bulursunuz. Çünkü herkes turfanda üzüme yöneldi.

XXX

ÜZÜM MARKALARI

Tarsus'ta o yıllar sadece SADIK SOR değil, ALİ BOLTAÇ da üzüm işinde adını duyurmuştu. Ali Boltaç, “BOLTAÇ” markasını kullanırdı. Onun sandıklarının başı kırmızıya yakın bordo renkliydi.

“ALİ BOL'DA BEN ALİ BOLTAÇ DA BEN” DERDİ.

Ali bey, Sadık beyden sonra bölgede en çok üzüm alanlardan biriydi.

Bu ikisi de büyük tüccardı.

Bu tüccarlar birçok bağı kabala tutardı. Sadık bey ile ALİ BOLTAÇ bey üzüme bakar ve kabala tutar, üzümü kestirirdi.

Ayrıca ENVER AĞCA, İBRAHİM ÇOLAK vardı. Enver bey “AKÇA” markasını kullanırdı. İbrahim Çolak “SIR” markasını kullanırdı.

DURAN DEĞİRMENCİ ve LATİF ULUDOĞAN ortaktı, bunlarda TUR markasını kullanırdı. Bu markalar İstanbul gibi yerlerde marka olarak kabul edilirdi. En iyi üzüm kimde çıkarsa o markayı tercih ederlerdi.

İstanbul'da o dönem SOR marka üzüm satılmadan diğer markalar satılmazdı. Bende o dönemler İstanbul'a çok gidip geldim.

Bakın, nereden nereye geldik.

Bugün geçmişten bir yaprak sundum.

Bu nostalji yazımda bahsetmediğim çok tüccarlar var. Onları da birkaç gün sonraki yazımda yazarım.

HAREKETLİ TARSUS

Üzüm zamanı gelince Tarsus hareketlenirdi, köylerde hareket ve bereket olurdu.

Yüzlerce işçi ve köylü çalışır nafakasını çıkarırdı.

Kimse kimsenin parasını yemezdi, kimse dolandırıcılık yapmazdı. Şimdilerde ise piyasada güven kalmadı.

NEREDEN NEREYE GELDİK DEĞİL Mİ?

İşte üzüm konusundaki nostalji yazımız böyle.

Birçok Tarsuslu okuyucum ve hemşehrim bana geçmişteki olayları yazın dediği için zaman zaman yazıyorum.

Üzüm konusunda bilgim çok. Bende üzüm kestim... Üzüm dizdim, iyi üzüm dizerim. 1965'li yıllarda üzüm simsarlığı da yaptım.

Bilhassa Bursa'dan Konya'dan gelen tüccarlara kabala bağ aldım. Onlarda emeğimizin karşılığını verirdi.

Şimdi TOPACIK üzümü yetişen bağda kalmadı.

Çok bağ söküldü, yerine kaysı, erik nektarin ekildi. 

Yeni üzüm çeşitleri ekildi.

Bugün aramızda olmayan o dönemin insanlarına, tüccarlarına Allah'tan rahmet diliyorum, sağ olanlara da sağlıklı ve uzun ömürler temenni ediyorum.

 

Paylaş:  Facebook Twitter Google
YAZARIN DİĞER YAZILARI