İslam’da ilk kılınan Cuma namazında, Resul-ü Ekrem efendimizin okudukları ilk hutbede bu hutbe olmuştur.
Resul-u Ekrem efendimizin bu mukaddes “İlk Hutbeleri” Türkçe olarak şöyledir.
“Cenab-ı Hak’a hamdü senadan sonra:
“Ey İnsanlar! Sağlığınızda ahiretiniz için hazırlık görünüz. Muhakkak biliniz ki, Kıyamet denilen bir gün var. O kıyamet gününde birinin başına vurulacak ve çobansız bıraktığı koyunundan elbette sorulacak. Sonra Allah ona diyecek, ama nasıl diyecek? Tercümanı yok, arada perde de yok, bizzat kendi konuşarak diyecekki; - Ey kul sana benim Resul’um tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, sana lütuf ve ihsanda bulundum. (yani: Ey yokluk çölünden varlık vücut pazarına getirdiğim insan! Seni en mükerrem, mükemmel kıldım. Eşref-i mahlûkat etiketini üzerine taktım) –Sen kendin için ne hazırladın? Dünyada iken âhiretin için hangi hayır, iyiliği hitap karşısında şaşkın şaşkın sağına soluna bakacak bir şey göremeyecek, önüne bakacak bakacak cehennemden başka bir şey göremeyecek. Öyle ise her kim ki, kendisini velev ki, bir yarım hurma ile olsun, ateşten kurtarabilecekse hemen o hayrı işlesin. Onu da bulamaz ise bari KELİME-İ TAYYİBE, iyi güzel sözle kendisini kurtarsın. Çünkü yapılan bir hayra, iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi O’nun Resul’üne olsun.” (Tabii tüm müminler bu duaya dahil…)
Resul-u Ekrem efendimiz, birinci hutbesini bu şekilde tamamladıktan sonra biraz oturup tekrar ayağa kalkarak, ikinci hutbesine şöyle başladılar: “Allah’a hamdolsun. Allah’a hamd ederim ve ondan yardım isterim. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayet ettiğini doğru yola yönelttiğini kimse idlal edemez, kötü yola saptıramaz. Allah’ın idlal ettiğini de kimse hidayete erdiremez. Eşhedü en la ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh… O’nun kelamı olan, Allah’ın kitabı Kur’an, kelamların sözlerin en güzelidir. Her kimin ki, Allah kalbini Kur’an ile ziynetlendirir ise, o kâfir iken İslam’ı nasibeder o da Kur’an’ı baş tacı yapıp başka sözlere tercih ederse, işte o kimse felah bulur. Doğrusu, Allah’ın kitabı sözlerin en güzeli ve en beliğidir.
Allah’ın sevdiğini seviniz. Allah’ı canı gönülden seviniz. Allah’ın kitabı Kur’an’dan, onun sözünden zikrinden usanmayınız, kalbinize onun kelamından kasvet, kalp katılığı, karatması gelmesin. Kalpler bakır gibi kararır. Onun cilası Kur’an dinleme ve okumadır, bakırın cilası kalay olduğu gibi. Kalpler katılaşır, onu okunan Kur’an yumuşatır. Zira Allah’ın kelamı her şeyin âlâ’sını, en iyisini ayırıp seçer. Amellerin hayırlısını ve kulların en güzidesi olan peygamberleri ve kıssaların geçmiş olayların iyisini zikreder. Helal ve haramı açıklar. Artık Allah’a ibadet ediniz ve ona hiçbir şeyi ortak (şerik) etmeyiniz. Ondan hakkıyla sakınınız, güzel sözlerinizle. O sözlerinizde, özünüzde Allah’a doğru olsun. Aranızda Allah’ın kelamı ile sevişiniz. (Onu okumak, dinlemekle kalpleriniz yumuşasın, aranızdaki kin, düşmanlık ortadan kalkmış olsun) Muhakkak bilmelisiniz ki: Allah ahdini bozanlara sözünden dönenlere kabzeder. Allah’ın selamı sizlerin üzerine olsun.”diyerek bu mübarek hutbelerini bitirdiler.