::
19 Mart 2024 Salı

:

:

:
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MUAZ ERGÜ MUAZ ERGÜ

Sudanlı Bir Osmanlı Kahramanı: Zenci Musa

04 Aralık 2019 Çarşamba 12:13

Tarih her zaman büyük kralları, güçlü komutanları, zeki taktikleri, usta stratejileri anlatmaz bize. Anlatılanların içinde en çok da yüreğinden, idealinden, adanmışlığından başka hiçbir şeyi olmayan kahramanların sımsıcak öyküleri sarıp sarmalar. Tek başına tarihi omuzlayan kavi omuzlar… Ömrünü inandığı değerler uğruna harcamaktan sakınmayan yiğitler… Ve ömürlerini feda ettikleri yolda hiçbir kazanç beklemeyen iman erleri… Belki de tarih, uzun yürüyüşünü bu adanmışlarla sürdürür. Ve geriye bir tek bu yiğitlerin yüreğimizde bıraktığı o namütenahi rüzgârlar kalır. İnsanlığa verdikleri o ulvi ders kalır geride. Ve sert dünyaya verdikleri ruh…

Zenci Musa da o inanmış, adanmış ruhlardan biridir. Hayatı baştan ayağa bir fedakârlık…Aslen Sudanlı. Girit’te doğmuş. Dedesi tarafından Kahire’de yetiştirilmiş. Tam bir Osmanlı terkibi. Belki de Zenci Musa’yı Zenci Musa yapan o iksir bu terkiptir. Yetiştiği dönem ne yazık ki Osmanlı’nın ölüm kalım mücadelesi verdiği zamanlardır. Koca çınar yüzlerce cephede savaşmak zorunda kalmış ve adeta kurumaya yüz tutmuştur. Musa, Libya’da Osmanlı ordusu ve Şeyh Sunusi’nin İtalyanlara karşı verdikleri mücadeleyi duyar ve Kahire’den Libya’ya gider. İşte bundan sonra vatan için, din için, haysiyet için vereceği savaş hiç bitmez; ta ki ölünceye değin. Osmanlı nerede savaşıyorsa Zenci Musa da oradadır.

O, sonuna kadar hak ettiği bir şeyi bile elinin tersiyle itebiliyor

Zenci Musa Libya’da Kuşçubaşı Eşref’le tanışır ve birbirlerinden neredeyse hiç ayrılmazlar. Kuşçubaşı’nın emir eridir. Kuşçubaşı’yı adeta baba beller. Libya’daki mücadeleden sonra Batı Trakya Cumhuriyeti’nin kurulduğu ve Edirne’nin tekrar alındığı savaşın en öndeki kahramanlarındandır. Baş döndürücü bir hızla her yerde görünen, savaşan bir akıncı gibidir. Mehmed Akif,  “Eşref Bey'in emir eri Zenci Musa / İsa Peygambere omuzlarını ödünç verir / Ve Peygamber bu sayede göğe tırmanabilir” diyerek anlatmaktadır Sudanlı Musa’yı.

Musa, Kuşçubaşı’yla birlikte gizli bir görev için Arabistan’a gider. Üçyüzbin Osmanlı altınının Yemen’de Tevfik Paşa’ya teslim edilmesi gereklidir. Kuşçubaşı ve askerleri Hayber’de İngiliz/Bedevi askerleri tarafından kıstırılır. Eşref Bey İngilizlere esir düşer. O karmaşada Zenci Musa altınları kaçırarak yerine ulaştırır. Ulaştırır ama aynı zamanda Eşref’in esir edilmesi nedeniyle birbirlerinden ayrı düşerler. Yıllar boyu süren cephe arkadaşlığı, kardeşliği sona erer. Bir daha da görüşemezler.

Musa, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle İstanbul’a gelir. Anadolu’daki istiklal mücadelesine destek için buradadır. Parası pulu, kalacak yeri yoktur. Devlet erkânından paşalar O’na emeklilik teklif ederler. O, “ben bu yoksul, garip milletten emekli maaşı alamam” diyerek reddeder. O kalacak yeri olmayan Sudanlı Musa’nın bu cevabı aslında çok manidardır. Bu ruha ne de çok muhtacız. Şimdi herkesin gözü makamda mevkide. Acaba bir koltuk kapabilir miyim hesabında insanlar. O, sonuna kadar hak ettiği bir şeyi bile elinin tersiyle itebiliyor. Daha sonra Karaköy Gümrüğünde kahyalık teklif edilir. “Ben kâhyalık yapmam. Onu yaşlı bir Müslüman yapsın. Ben hamallık yapsam da olur.” Karaköy Gümrüğünde hem hamallık yapar, hem de geceleri Anadolu’ya silah kaçırılmasını sağlar.

İngiliz küstahlığına bir Müslüman şamarı

İngiliz komutan General Harrington bir gün gümrükte gezerken Zenci Musa’yı gösterirler. Hani İngilizlerden üçyüzbin altın kaçırmıştı ya. Komutan, “bizimle çalışırsan seni altına boğarım” diyerek Musa’ya bir teklif yapar. Musa ise şu cevabı verir: “Her teklif herkese yapılmaz. Bu teklif beni rencide eder. Benim devletim Osmanlıdır. Bayrağım ay yıldızlı bayraktır. Komutanım Eşref Bey’dir. Bu iş bitmedi. Sizinle mücadelemiz devam edecek.” Evet, tarihî bir cevap, hiç akıldan çıkarılmayacak… Bir iman eri ancak böyle bir şey söyleyebilir. İngiliz küstahlığına bir Müslüman şamarı.

Bunca mücadele, bunca koşuşturmacada Musa’nın güçlü bünyesi zayıf düşer. Verem olur. Bir sanatoryuma yatırılma teklifini dahi kabul etmez. “Benim yerime orada daha muhtaç Müslümanlara bakılsın” der. Bavulunu alıp Özbekler Tekkesi’ne yerleşir. Bir süre sonra burada vefat eder. Bavulundan bir Mushaf’ı Şerif, Osmanlı haritası, Eşref Bey’in fotoğrafı ve kefen bezi çıkar.

Sudanlı Zenci Musa Trablusgarp’ta, Balkan Cephesinde, Çanakkale’de, Kudüs’te, Yemen’de ve Anadolu’da İstiklal Harbinde canhıraş bir gayret ve emekle mücadele etmiştir. Kuşçubaşı Eşref O’nun ölümünü duyduğunda şunu söylemiştir: “Ben Malta’dan kurtulup, Milli Mücadele’nin bayrağını açanlardan biri olmak şerefine mazhar olduğum günlerde, Musa o benim Arabım, veremden ölmüş.”

Selam olsun Zenci Musa’ya!...

 

 

 

 

Paylaş:  Facebook Twitter Google
YAZARIN DİĞER YAZILARI