Ben “Ustaoğlu çırak olmaz “ diyorum.
Tarsus’un usta gazetecisi Mustafa Erdoğan’ın oğlu Tamer Erdoğan, siyasette yeniden yollarda. Tamer bey, 36 yıldır Tarsus siyasetine şekil veren bir gazetecinin oğludur.
İlkokuldan, çocukluğundan beni Tarsus siyasetine ailesinin şekil vermesine şahit olmuş, Tarsus Ekspres gazetesinden ve babasından çok şey öğrenmiş ve şimdi siyasetin tüm inceliğini ve centilmenliğini bilen bu genç siyaset ustası, aday gösterileceği her partinin oylarını çoğaltacak bir siyaset gencimizdir” diyorum.
Gazeteci , Zahide bacımızın ve usta gazeteci siyaset adamı Mustafa Erdoğan’ın usta ellerinde yetişmiş yüksek tahsilli genç Tamer Erdoğan’a bir övücü yazı yazmak için değil gerçeğinde bir gazeteci ailenin ülkeye hizmet için, halkına hizmet için yetiştirdiğimiz işte oğlumuz. Salt övgüleri kendi gazetelerinde yalnız yazmayıp objektif bir gazetecilikle tüm siyasi adayları gazetelerinde tanıtan bu Tarsus Ekspres gazetesi ailesinin duruşu beni çok etkilediğinden yazdım.
Tarsus Ekspres 36 yıldır bir gazetecilik ve ülke yararına bir siyaset okulu olmuş ve olmaya devam ediyorken..
Yazıya babadan başlamak istiyorum.
Baba tüccardır. Ticaretçi ve siyasetçidir, yıllarca Bakkallar Odasında başkanlık yapmış, daha sonra Tarsus Ticaret ve Sanayi Odasının yönetiminde bulunmuşken çeşitli toplum hizmet örgütlerinde de bulundu. Ama gazetecilik tutkusu onu bir yüksek tahsilli gazetecilikte kırkı kırk kere yaran, ince eleyip sık dokuyan bir yazı işleri müdürü olan Ahmet Can Erdoğan’la yine yüksek tahsil görüp ülkeye ve halkıma hizmete hazırım diyen Tamer Erdoğan’ı yetiştirdi. Tarsus Ekspres yazı ailesi aklıma geldi.
Birde bu satırları yazarken siyasetin süte benzediği aklıma geldi. Tamer Erdoğan aklıma geldi. Tamer kardeşim birgün bana şöyle demişti:
“Mehmet amca, ben siyaset yaparsam sayın Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan’ın ve son günlerin siyaset yıldızı olmuş, başbakanım sayın Ahmet Davutoğlu’nun saflarında hizmet etmek istedim” demişti.
Şimdi ise şov yapmadan harbiden bu ülkenin göz bebeği olmuş iki liderin partisinin saflarında yer aldı. Bu devlet büyüklerimizin “Haydi Tamer, yolun açık olsun” demelerini bekliyoruz. Sevgili Tamer Erdoğan’ın da ülkenin bu iki devlet adamına şunları söylediğini duyar ibiyim:
“Siyasi bilimsel yöntemin ise 4 ilkesine sadık kalacağım.
Birincisi, Doğruluğunu apaçık olarak bilmediğim hiç bir şeyi doğru olarak kabul etmemek, yani aceleyle yarıya varmaktan ve ön yargılara saplanmaktan dikkatle kaçınmak ve vardığım yargılarda ancak kendilerinden şüphe edilmeyecek derecede açık ve seçik olarak kavradığım şeylere sizler gibi inanarak..
İkincisi. İnceleyeceğim güçlükleri daha iyi çözümleyebilmek için her birini mümkün olduğu kadar gerektirdiği bölümlere ayıracağım. Sizin inandığınız yürüdüğünüz yol buydu. Benimde yolum budur.
Üçüncüsü ön basit ve anlaşması en kolay şeylerden başlayarak tıpkı beni sahanlığında beklediğimiz başarı merdiveninden basamak basamak çıkar gibi en birleşik şeylerin bilgisine yavaş yavaş yükselmek için hatta doğal olarak birbiri ardında sıralanmayan şeyler arasında aile bile bir sıra bulunduğunu var sayarak düşüncelerimi de arz ederim.
Sonuncusu ise hiç bir şeyi atlamadığımdan emin olmak için her yanda eksiksiz sayımlar ve genel kontroller yapacağımdan ülkemin reformcu partisinde görev almak istiyorum” der gibi ve geriye kalan hepimizin duasıyla ülkemize huzurun refahın gelmesinde çok katkısını beklediğimiz sevgili Tamer Erdoğan’a yürekler dolusu dualarımız devam edecektir.
Yazımızı Ahmet Arif şiiri ile bitirelim.”
“Gün ola devran döne, umut yetişe
Dağlarının, dağlarının ardında
Değil öyle yoksulluklar hasretler
Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır.
Bir tek zeytin dalı bile yalnız
Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar
Bire on, bire yüzle akşama gebe
Şafakla doğan iş gücü
Yalanım yok sözüm erkek sözüdür,
Ol kitapta böylece yazılıdır
Ol sevda böyledir çünkü” diyerek
Ak Partinin ak günlerinde de bu genç ustalaşmış siyasetçi kardeşimizin bizi mecliste temsil etmesi dileğiyle..