Siz hiç Tarsus Şalvarı giydiniz mi?
Yada başınıza Tarsus kasketi taktınız mı?
Babalarınız, dedeleriniz, nineleriniz, annelerimiz bundan 70 yıl öncesinde Tarsus şalvarı giymediler mi?
Kleopatra kapısı nasıl bizimse, Tarsus Şalvarı da bizimdir.
1945’lerden 1949’lı yıllara kadar Tarsus Şalvarı ve şalvar giymek yasaklanmıştı. O yıllarda çocuk olmama rağmen Çukurovada Tarsus’ta Adana’da yaşayanların şalvar giydiklerini phatırlarım.. O yıllar bende büyüklerimden dinlemiştim.
Hatırladığım Adana’da Mavi Sürmeli, Çetinkaya ve eski Pehlivan Palas arasındaki meydanda şalvar giyenler vardı. O sıralar, şalvar yasaklanınca pantolonlu bir Adanalı ve yanında parlak siyah Tarsus şalvarı giyen hanımına bir zabıta yaklaşır. Kadına şalvarını çıkarmasını söyler. Çıkarmazsa bıçakla keseceğini de belirtir. Kadın şalvarını çıkartmayınca zabıta şalvarı bıçakla keser. Bunun üzerine yanındaki kocası da tabancasını çıkarır ve zabıtayı öldürür.
Bu haber Türkiye genelinde çalkalanır. Sonraki yıllar hükümet değişir ve Demokrat Parti iktidara gelir. DP lideri Adnan Menderes iktidara gelince şalvar giymeyi yeniden serbest bıraktırır. Bunları o dönemin büyüklerinden dinlemiştik.
Adana deyince, son günlerde dillerden düşmeyen bir türkü var.
“Adana’ya gidek mi,
Şalvarından giyek mi” diye sürüp giden türkü.
Demek ki Tarsus şalvarı Adanalı olmuş. Eğer türkü sözlerini yazan Küçük saate kadar uzanıp Şalvarcıların dükkanlarına bakarsa, o dükkanların önüne asılan “Tarsus Şalvarı var” yazısını görecektir.
Türkü sözlerinde Adana yerine Tarsus yazılsaydı, Tarsus ön plana çıkardı.
Neyse.. Tarsus Şalvarı dünyada birdir beyler. Çok eskiden Tarsus ağalarının giydiği kumaş takımının altında ceplerine iki güvercin veya kuş işlemeliydi.
Köylülerimiz giydikleri Tarsus şalvarıyla rahat çalışırlardı.
Ya kadınlarımız? Ya kızlarımız?
Onlarda parlak siyah şalvarlarını giydiklerinde daha ciddi ve anlamlı güzellikte olurdu.
Birde Tarsus’ta eskiden var olan Çukurova Şadibey fabrikasında çalışan kadınların kadın işçilerin giydikleri şalvarlar var.
Siyah şalvarlarının altında ayaklarında renkli boyalı (kap kap) takunya sesleri ile yürürlerdi. Vardiya değişiminde giderken ve gelirken o takunya sesleri unutulmaz. Bu sesler çocukluk yıllarımdan bu yana hala kulaklarımı çınlatır.
Bu takunyalar ve sesleri bile bize Tarsus’un geçmişini hatırlatır.
Yine Tarsus’un humusu..
Tarsus’un fındık lahmacunu da tescil ettirildi. Bunlar yiyeceklerimiz.
Tarihi Tarsus Şalvarı da tescil ettirilse olmaz mı? Bu da kentimize has önemli giyeceklerden.
İlgililere buradan bu konuyu hatırlatıyorum.