YANDI ÇUKUROVA YANDI!
Bizim Çukurovamız yazın yanar, güneşi yakar.
Nemi ise bunaltır.
Her ne kadar Diyarbakır, Şanlıurfa gibi iller Çukurova’dan daha sıcak dense de, bu illerde nem olmadığı için bizim Çukurova gibi bunaltmaz insanları..
Bizim Çukurova’nın kışı güzeldir.
Tabi yaşadığımız kış mevsimlerine “KIŞ” denilebilirse.. Çünkü bizim Çukurova’da soğuk olmaz. 3 aylık kış mevsiminin 30 günü bile soğuk olmaz, yağmur yağmaz. Bu nedenle kışın fakir fukaranın en rahat geçindiği aylardır.
Bugünlerde Haziran ertesinde Temmuz ve nihayet Ağustos ayındayız.
Yani bugünlerde adeta Çukurova yanıyor.
Türkülere bile konu olan “Yandı Çukurova yandı” sözleri bugünlerde gerçek oluyor.
Evlerde ve işyerlerinde klimasız oturmak, durmak nerdeyse imkansız.
Vantilatör gibi serinlik verici aletler artık kafi gelmiyor. Klimayı fazla açtığınızda yada kapatmadığınızda birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Çünkü verilen hava doğal değil. Havadaki nemi alıyor, kovalarla suyu dışarı döküyorsunuz.
Tabi birde klimaların sarf ettiği ceryan (elektrik) meselesi var. Normalde 250-300 TL gelen ceyran (elektrik) parası şimdilerde binlik olarak hesaplanıyor. Gıda satan işyerlerinin klimadan dolayı elektrik faturaları 8/10 bin TL’yi geçiyor dersek yalan olmaz. Esnaf da elektrik sarfiyatı ve ödemesi fazlalaşınca bunu fiyatlara yansıtıyor haliyle..
Çünkü Çukurova yanıyor.. Bırakın dışarıda durmayı, gölgede bile sıcaklık çok.
35 -36 derecelik sıcaklık bile güneşte size 45 derece gibi geliyor. Bunca güneş ışığını ve sıcağa asfalt bile dayanmıyor. Birçok yerde asfalt güneşten olumsuz etkilenip tabiri caizse ağlıyor. Eskilerde olduğu gibi asfalta tavayı koyup yağı ısıtabilirsini, üzerine yumurta kırıp pişirebilirsiniz.
Yani bugünlerde hava sıcaklığı o derece!..
Tarsus sokaklarında saat 11.00 ile 16.00 arası dolaşmak cesaret ister. Eskiden yağmur yağdığı zaman kullanılan şemsiyeler günümüzde güneş ışınlarından korunmak için açılıyor. İnanın gündüz sokağa veya caddeye çıkmak zor. İşi gücü olanlar elbette dışarı çıkacak. Ama klima ve vantilatör altında çalışmak veya oturmak tam etki etmese bile en azından insanı rahatlatıyor. Ancak onlarında birçok zararı var tabi.. Hem sağlığa hem keseye zarar verebiliyor.
Ama, yapacak başka bir şey yok tabi..
xx
TARLADA ÇALIŞMAK!
Yine madalyonun diğer yüzünü çevirelim..
Biz kent merkezinde bir türlü güneşten korunuyoruz. Ama peki ya açık arazide veya tarlalarda çalışan tarım işçilerini hiç düşündünüz mü?
Allah tarım işçilerine kolaylık versin. Sağlık versin..
Birde serinlemek için kanallara girme olayı var. Bakıyorum sulama kanalları DSİ kanalları ırmaklarda çocuklar, gençler sıcaktan dolayı serinlemek adına suya girmekteler.
Bu çok tehlikeli. Çünkü sonuçta suya girmek tehlikeli olduğu kadar ölümlere de davetiye çıkarıyor. Bu yaz mevsiminde elime ulaşan bilgilerde Tarsus genelinde 4 kişi suda boğularak ölmüş. Birde kayda girmeyenler veya bize ulaşmayan notlar var. Her ne kadar “Su hayattır” desek de, suyun öldürme özelliği de unutulmamalı..
Birkaç gündür Tarsus genelinde Polis ve jandarma suya girenlerle mücadelede. Çocukları ve gençleri ne kadar uyarırsanız uyarın bir türlü suya giriyorlar. Hatta baraj alanında 10 metreden aşağıya tepe atlıyorlar. Üzücü bir olay olmaması için ekipler aileleri uyarıyorlar.
Ekiplerin suya girdiği için yakaladığı çocuk ve gençlere; ya da yaşı küçükse ailelerine para cezası kesiliyor, ama yinede çocuklar bildiğini okuyor. Herkesin başına bir polis ya da jandarma dikilecek durum yok elbette.
Burada iş ailelere düşüyor.
Lütfen çocuklarınızın suya girmesinin önüne geçin.
Sonra büyük acı yaşamayın.
Bizden uyarması…